21 Ağustos 2011 Pazar

Letters to Juliet

Ben beğendim.
İlk baktığınız zaman "böyle şeyler de anca filmlerde olur zaten" denecek olaylar yaşandığı doğru, fakat yönetmen
 
Gary Winick ve senaristler Jose Rivera ve Tim Sullivan hikayeyi kameralara öyle güzel aktarmışlar ki "olur abi, neden olmasın?" dedirtiyor.

Konu "AŞK"sa hiçbir zaman geç değildir..

Oyunculuklar da iyi, fena değil.
Fakat en çok sahnelerin kalitesini beğendim, gerçekten emek verilmiş. Görüntüler insana masal okurken hayal ettiğimiz o mekanları hatırlatıp, o hayalleri izliyormuş hissi uyandırıyordu.

Güzel hikaye, güzel film. İzlenilebilir.

16 Ağustos 2011 Salı

Aklınızı Başınıza Toplamanızı Arz Ederim

Twitter'da "Yılmaz Güney" gündem olmuş. Dedim 'hayırdır inşallah! başımıza taş yağacak galiba' girdim baktım: Meğerse Yılmaz Güney'in yasaklı filmlerinden yasağı kaldırmışlar. Girin bakın, Yılmaz Güney'e bölücü diyen mi arasın, kürt diyen mi ararsın, efendime söyliyim AKP ile bağdaştırıp "sol kesimi ele almaya çalışıyor, yemeyin" diyeni mi ararsın. Bilen bilmeyen herkes bir şeyler sallamış adamın arkasından. Bir çoğu (ben de dahil olmak üzere) sevinmiş tabii yasağın kaldırılmasına. Fakat şunu unutuyoruz: başkaldırı,isyan konusunu bugün işlese bir yönetmen filminde bugün yine aynı muameleyi görür Yılmaz Güneyle. Ee ne diye seviniyoruz o zaman?
Buradan sevgili sazan arkadaşlara ve zerre saymadığım yetkili kişilere söyleniyorum:
Yıllar sonra mezarlarını getirteceğinize, yasaklarını kaldırtacağınıza zamanında rahat bıraksaymışınız ya şu insanları demektense, benim sizlere tavsiyem günümüz sanatçılarını 
rahat bırakın, önünü kesmeyin ya da eserleri daha yayınlanmadan toplattırmayın, o bize yeter. Zaten elimizde artık "sanatçı" diye nitelendirebileceğimiz adam akıllı insan pek yok. Ki ben onlara da kızmıyorum. Adam tarihe şöyle bir dönüp bakıyor 'ulan ben niye çizeyim,yazayım,çekeyim,söyleyeyim?! baksana zamanında neler yapmışlar adamlara!' diyor ve işte günümüz sanatçıları ortaya çıkıyor.Bkz: bir efsanenin ağzına sıçan Serdar Ortaç,Bkz: şarkıcı mı köşe yazarı mı belli olmayan ikisinde de berbat olan Ayşe Özyılmazel ve bu omurgasızları takip eden asalaklaşmış insan topluluğu haline gelen Türkiye.Ha lafı gelmişken,Ne oldu? Hani Nazım Hikmet'in mezarı getirtiliyordu? Ereğli'de bir köy mezarlığına gömülüp başına bir çınar ağacı dikiliyordu? 
Hani bu vasiyetin altında eziliyordun Ertuğrul Günay? Biz o kadar sevenini ayağa kaldırdın heveslendirdin konuşturdun ettin.. Sonra niye yatırdınız oğlum bu projeyi lan! İyi olan her sözünüz lafta kalıyor , kötü olanları icra etmekten sıra onlara gelmiyor haliyle.

Çok sevgili şerefsiz devlet büyüklerim; aklınızı başınıza toplayın, 50 yıl sonra pişman olup tükürdüğünüzü yalıyacağınıza şimdi şu sanatçıları rahat bırakın. Sonradan kıçınızı başınızı oynatıp biz gençleri kendinize bulaştırmayın.
Saygılar
.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Sinema Dergisi Nereye Gidiyor Böyle ?

  Bu Sinema Dergisinin ciddi problemleri var bence. Yazar ve editörlerinin toplu terapiye başvurmasını tavsiye ediyorum!
  Son yazımda yaptıkları yorum hatasını aktarmıştım zaten sizlere, bu ay ise şöyle bir problem keşfettim ki; bu insanlar eleştiri yapmayı beğenmemek hatta filmi aşağılayıp küçümsemek olarak algılamışlar. Benim de son filmle hatta serinin tamamıyla ilgili beğenmediğim,eksik veya abartılı bulduğum noktaları var, bunları hala üzerinde çalıştığım yazımı yayınladığımda siz de göreceksiniz, fakat ben eleştirimi yaparken asla ve asla küçümsemedim.Çünkü onlar öyle düşünebilirler fakat Harry Potter Serisi küçümsenecek bir seri değildir.
  Neyse konu sadece bu derginin Harry Potter'a karşı aldığı tavır ve yaptığı yorumlar değil. Bu ay "gerçekten artık bu dergiyi okumaya devam eder miyim, bilmiyorum." dedirtecek bir şey oldu:
"2000'lerin BALONLARI" başlığında topladıkları , kendilerince 30 Fiyasko ve ^= abartılmış film seçmişler. 30 fiyasko film olarak nitelendirdikleri filmler arasında; Aşka Dair Herşey (It's All About Love),Temel İçgüdü (Basic Instinct), Cennetimden Bakarken (The Lovely Bones), Star Wars: Klon Savaşları, Büyük İskender (Alexander), Pearl Harbor ve Turist (The Tourist) yer almış.
bitmedi..
30 abartılmış film listesinde ise; Şeytan Marka Giyer (The Devil Wears Prada), Güneşi Gördüm, Not Defteri (The Notebook), Benjamin Buttom'un Tuhaf Hikayesi (
The Curious Case Of Benjamin Button), Issız Adam, Babil (Babel), Juno, Testere Serisi (Saw 1..7), Başlangıç (Inception), Alacakaranlık Serisi (The Twilight Saga) ve Akıl Oyunları (A Beautiful Mind) filmleri var.
devam edelim..
Bir de "Haksızlık Etmeyelim" diye bir liste yapmışlar, bu listede de yeterince ilgi göremeyenleri seçmişler;
Charlie'nin Melekleri (Charlie's Angels), Çılgın Kardeşler (The Brothers Grimm), Kana Susadım (The Jennifer's Body) ve Sucker Punch..

  Allah aşkına neyin kafası bu ?!
Bir kere Başlangıç filmi herkes tarafından çok konuşulmuş ve beğenilmiş bir film olup 8 dalda Oscar'a aday olup bunların 4'ünü kazanmıştır.Akıl Oyunları'nın ve Not Defteri'nin bu listede olmasındaki anlamsızlığa hiç girmiyorum bile.
Cennetimden Bakarken, mükemmel bir film olmaya bilir fakat sırf konusu için bile fiyasko denmeyi hak etmiyor !
Peki ya Pearl Harbor'ın fiyasko listesinde olmasına ne demeli ?! Bu film de 4 dalda Oscar'a layık görülüp 1'ini kazanmış bir filmdir. Bu kadar rezalet filmler çekilirken neden belli bir başarıya ve hayran kitlesine sahip olan bu filmleri seçmişler, anlaması çok güç.
"Haksızlık Etmeyeliméolarak seçtikleri ise resmen okkalı bir küfür gibi!
Hem Charlie'nin Melekleri herkes tarafından izlenmiş ve beğenilmiş bir filmdir. daha ne bekliyorsunuz ki? Oscar kazanmasını filan mı? Zaten 12 ödül ve 26 adaylık görmüş bir film.
Zaten Sucker Punch'ın bu listede olması sinirden gözlerimi doldurdu! Film tam bir felaket yahu. Sene olmuş 2011 bunlar hala 90'lardaki efekt kalitesizliğinde kalmışlar. oyuncuların yeteneksizliği ve kıyafetlerin rezaleti üzerine tuzu biberi olmuş yani. Ben mortal kombatın oyun demosunu izliyormuş hissine kapılmıştım. Filmde beğendiğim tek şey ilk sahnede kullanılan "sweet dreams" cuk oturmuş. müziklerini beğenmiştim filmin.

Tekrar söylüyorum: Sinema Dergisi yazar ve editörlerine tedavi olmalarını öneriyorum !

Zaten sayının felaket olacağı kapaktan belliydi, James Franco'dan hiç haz etmem. Bana birini hatırlatıyor
.