Zeki olmanın bile bir bedeli vardır. çünkü hayat böyle ister. bir yerden mutlaka falso vermeniz gerekir. çünkü kimse mükemmel olmamalıdır.
İşte John Nash'te 150 yıllık bir ekonomi teorisine karşı gelip yeni bir denge oluşturacak kadar zeki bir adamdır. fakat hayatın sözüm ona adaleti ona bir kusur bahşeder. bu kusur ise; şizofrenidir.
Bana kalırsa insanları sevmeyişi ve insanlarında onu sevmeyişinden doğan yalnızlığı onu hayal dünyasında yaşamaya mecbur etti. bu ona oda arkadaşını yarattırdı.
Zekasının, dahiliğinin yeteri kadar taktir edilmediği gerçeği ise taktir edilmesini sağlayacak bir iş ve hayatını boka çevirecek olan bir patron verdi.
Sorun şu ki; Charles (hayali oda arkadaşı) ile birlikte çok fazla vakit geçirdiklerine göre örneğin, ikisinin barda konuştukları sahne vardı ve kütüphanede konuştukları sahne vardı. hem Charles'la kimsenin konuşmaması hem de ortak arkadaşlarının olmaması imkansızdı. ayrıca okulda tezini verdiğinde Wheeler Lab.'nın ondan 2 kişiyi tavsiye etmesini istediğinde neden en yakın arkadaşını tavsiye etmedi ? Demek istediğim bu yalnızca bir "film" yani "kurgu" olsaydı böyle detaylara takılmak saçma olabilirdi ama 'Akıl Oyunları' filmi John Forbes Nash'in yaşamını anlatan bir biyografi filmi olunca bu tür detayları atlayamadım.
Bu detayların dışında Alicia ve John 1963'te boşandılar. 7 sene ayrı kaldılar. buna da filmde hiç değinilmemiş ki bu önemli bir detay bana göre.
Filmdeki Alicia karakterinin sadakati insanı garip bir duyguya sürüklüyor. Başta hayran oluyorsunuz sonra "aynı sadakati ben gösterir miydim?" sorusu geliyor karşınıza (-ki bok gibi kaldığınız yer burası). Kendinize karşı dürüst olursanız eğer Alicia kadar sabırlı,umudunu ve inancını yitirmeyen en önemlisi, sevgisini kaybetmeyen bir kadın olamayacağınızı itiraf edersiniz. Ya da benim gibi kendinizi kandırırsınız.
eklemek istediğim son şey; zeki insanların kendilerine güveni olmalıdır. Öz güveni olmayan bir dahi, basılsa milyonlar satacak olan kitaba benzer, eğer kendine güveni daha doğrusu kendine inancı olmazsa kağıt yığınları arasında kaybolup gider..
İşte John Nash'te 150 yıllık bir ekonomi teorisine karşı gelip yeni bir denge oluşturacak kadar zeki bir adamdır. fakat hayatın sözüm ona adaleti ona bir kusur bahşeder. bu kusur ise; şizofrenidir.
Bana kalırsa insanları sevmeyişi ve insanlarında onu sevmeyişinden doğan yalnızlığı onu hayal dünyasında yaşamaya mecbur etti. bu ona oda arkadaşını yarattırdı.
Zekasının, dahiliğinin yeteri kadar taktir edilmediği gerçeği ise taktir edilmesini sağlayacak bir iş ve hayatını boka çevirecek olan bir patron verdi.
Sorun şu ki; Charles (hayali oda arkadaşı) ile birlikte çok fazla vakit geçirdiklerine göre örneğin, ikisinin barda konuştukları sahne vardı ve kütüphanede konuştukları sahne vardı. hem Charles'la kimsenin konuşmaması hem de ortak arkadaşlarının olmaması imkansızdı. ayrıca okulda tezini verdiğinde Wheeler Lab.'nın ondan 2 kişiyi tavsiye etmesini istediğinde neden en yakın arkadaşını tavsiye etmedi ? Demek istediğim bu yalnızca bir "film" yani "kurgu" olsaydı böyle detaylara takılmak saçma olabilirdi ama 'Akıl Oyunları' filmi John Forbes Nash'in yaşamını anlatan bir biyografi filmi olunca bu tür detayları atlayamadım.
Bu detayların dışında Alicia ve John 1963'te boşandılar. 7 sene ayrı kaldılar. buna da filmde hiç değinilmemiş ki bu önemli bir detay bana göre.
Filmdeki Alicia karakterinin sadakati insanı garip bir duyguya sürüklüyor. Başta hayran oluyorsunuz sonra "aynı sadakati ben gösterir miydim?" sorusu geliyor karşınıza (-ki bok gibi kaldığınız yer burası). Kendinize karşı dürüst olursanız eğer Alicia kadar sabırlı,umudunu ve inancını yitirmeyen en önemlisi, sevgisini kaybetmeyen bir kadın olamayacağınızı itiraf edersiniz. Ya da benim gibi kendinizi kandırırsınız.
eklemek istediğim son şey; zeki insanların kendilerine güveni olmalıdır. Öz güveni olmayan bir dahi, basılsa milyonlar satacak olan kitaba benzer, eğer kendine güveni daha doğrusu kendine inancı olmazsa kağıt yığınları arasında kaybolup gider..
4 dalda akademi ödülü kazanmış olan 'A Beautiful Mind' hepsini de hak etmiş açıkçası. Aday gösterilmesine rağmen kazanamayan Russel Crowne gerçekten çok etkileyici bir performans sergilemiş bence. Jennifer Connelly'nin performansı da bir o kadar iyiydi.Ödülü de layığıyla kazandı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder