25 Temmuz 2011 Pazartesi

-Kerem Sanatel- in Eleştirisine Tepki !

   Sinema Dergisi Temmuz 2011 sayısında yer alan Harry Potter Serisine Görkemli Veda başlıklı yazının 2. bölümü olan Bugünden Bakınca isimli başlıkta 7 eleştirmenin yayınlanan 7 filme farklı açılardan baktıkları eleştirilerin arasında Harry Potter ve Ateş Kadehi'ne yapılan eleştiride yakaladığım bir yanlışlığı sizinle de paylaşmak isterim .

* Voldemort'un ona "düşman kanı" verebilecek Potter'dan başka düşmanı yok muydu?
  Voldemort bir cisme büründükten hemen sonra mezarlıkta bu sorunun cevabını veriyor:
Lily oğlu Harry için hayatını feda ettiğinde ona "sevgi koruması" büyüsü yapmıştı. Voldemort artık ona dokunamayacaktı. Bu eski bir sihirdi. O gece büyü geri teptiği için  Voldemort yarı insan yarı ruh olarak dolandı. Bu kalkanı kırabilmesi için ya Harry'nin reşit olmasını bekleyecek yada böyle bir yola baş vuracaktı. Artık damarlarında Harry'nin kanı aktığına göre artık ona dokunabilecekti.

* Barty Junior, Voldemort'un yardakçısıysa Potter'ın kolayca ölebileceği oyunlarda ona niye yardım etti?
  Bunun nedeni 1. filmden beri film ya da kitap her yerde geçiyor.Harry James Potter'ı öldüren kişi Lord Voldemort olmak zorundadır. Bunun sebebi ise 5. filme bakarak rahatlıkla anlaşılabilir: "biri yaşarken diğeri hayatını devam ettiremez" .
Ayrıca Voldemort'un tekrar bir bedene kavuşabilmesi için Harry'nin mezarlığa kadar gelebilmesi gerekiyordu.

* Kupa kazanan kişiyi Hogwarts'a geri döndürecek şekilde sihirlendiyse, nasıl oldu sa Potter'ı önce mezarlığa götürdü?
  Bu ise gerçekten çok saçma bir soru !
  "Anahtar" sözcüğünün ne olduğunu filmin başında Quiddich Turnuvasına giderken öğrenmiştik zaten. Moddy'nin Hogwarts'a döndürmek üzere sihirlediği düşünülen Kupa bir anahtardı. Moddy görünümündeki Barty Junior anahtarı önce mezarlığa sonra okula götürmesi için sihirledi. Hatta diğer oyunculara; Fleur ve Victor'a sihir yaptı ki Kupa'ya ilk değen kişi Harry olsun. Çünkü o gece Harry Voldemort'u yeniden diriltmek için o mezarlığa gitmesi gerekiyordu.

  Orada cevabının olmadığı tek soru:"Dumbledore turnuvayı iptal ettirecek güce sahipken neden Harry'i tehlikeye attı?" fakat bunun kesin cevabı kitapta da verilmemiştir zaten.

  Şimdi bir kez daha bakıyorum da adam akıllı filmi izlemiş olan hiç kimse sormaz bu soruları. Ayıp ayıp gerçekten ayıp!  Kimi eleştirmenlerin, ekşi sözlük yazarlarının bazıları gibi, sadece eleştirmek için eleştiriyorlar, mantık çerçevesine ve söylediklerinin doğruluğuna bakmazsızın yazıyorlar. Bu hiç hoş değil! Profesyonel bir dergide yazan profesyonel yazarlar bile bu tür hatalar yapıyorsa ne diyebilirim ki !!
Lütfen daha dikkatli olun !

Harry Potter Ön Yazı

  Hayatımın 7 senesini adadığım muhteşem serinin son filmi bugün vizyona girdi. 10 senelik serüven bugün sona erdi.
  Her satırını, her repliğini, her sahnesini ezbere bildiğim Harry Potter serisine veda etme vaktim ne yazık ki geldi. Kolay değil çocukluğumun ve genç kızlığımın  her anında vardı ve karakterlerin çocukluklarına ve gençliklerinin her anına ama beyazperdeden ama magazinden tanıklık ettim. Onlar hayranlarıyla, hayranları da onlarla büyüdüler. Onlarla gülüp onlarla ağladık onlarla heycanlanıp onlarla korktuk.
  Herşey karşılıklıyken onlar tek başlarına zengin oldular o ayrı :) .
  Öyle bir dünyaya  sürüklediler ki bizi hiç birimiz ayrılıp gerçeğe dönmek istemedik. Sihir vardı, güç vardı, dostluk ve düşmanlık vardı, sevgi ve nefret vardı, macera ve değişik yaratıklarda sevimlilik ve çirkinlik vardı. Asla çözülmeyecek veya sonu gelmeyecekmiş gibi görünen gizemler vardı. Satırlar akıp giderken gözümüzde canlanan o eşsiz hayal gücünün verdiği doyumsuz zevk vardı.
Şimdi 10 seneden sonra veda vakti geldiğinde ayrılmak o kadar kolay değil. Onlar İngilterede dünyanın her yerindeki hayranlarının kalplerine kurdukları tahttan habersiz akıttıkları gözyaşlarıyla biz ne kadar kabullenmek istemesekte bu ayrılığın gerçekliğini kanıtladılar.

  Harry Potter karakterini canlandıran Daniel Radcliffe hastalandığında bütün hayranları hep birlikte üzüldük. Farklı dinlerdeki ve dillerdeki milyonlarca insan onun için dua ettik, gözyaşı döktük, acil şifalar diledik.
Hastalığı o kadar ilerlediki sonraki filmleri çekemeyeceği söylendi. İşte tam burda Daniel'i sevmeyip işin film kısmıyla ilgilenenler devreye girip dua eden, iyileşmesini isteyen kişilerin sayısını arttırdık.
Ve en nihayetinde hastalığa karşı olan savaşını o ve biz hayranları kazandık.
  Hermione Granger karakterindeki Emma Watson her geçen sene artan güzelliğine  ve oyunculuk yeteneğine tanık olduk. Özel hayatıyla çok güzel bir şekilde gelmese de gündeme güzelliği ve oyunculuğuyla gönlümüzde edindiği yerini sarsamadı. Burberry'nin yüzü olan Emma Watson bir yandan moda da bir yandan da aldığı rollerle başarılı işlere imza atıyor.
  Ron Weasley karakterindeki Rupert Grint'e  gelecek olursak o da aynı şekilde oyunculuğunda emin adımlarla ilerlemeye devam ediyor. Umarım yakın gelecekte adını daha sık duyarz.

  Burada bırakıyorum çünkü bu seri benim hayatımın en önemli bir parçası bu yüzden yazdığımın çok derinlemesine olmasını ve çok başarılı ve mükemmel olmasını istiyorum. O yüzden bütün seri filmlerini içeren bir yazıyla geri döneceğim !

1 Temmuz 2011 Cuma

Özgürlüğün Resmi

  Uçakla seyahat ederken penceresini kapatanları anlamıyorum. Görüntü öyle muhteşem ki..
Bulutların üzerindeyken özgürlüğün resmini görebiliyorsunuz adeta. Hele parçalı bulutluysa onların o salak dağılışı "tek tek basaraktan" türküsünü söyleyerek birinden diğerine atlayıp zıplama isteği uyandırıyor bende :).
  Şaka bir yana aşağıdan asla ulaşılamayacak, içi duvarla örülü, geçit vermeyecekmiş gibi görünen o bulutların içinden geçebilmenin verdiği zevk paha biçilemez.. Bulutların gölgesini görebilmek..

 

  "Yağmur damlacıkları çok şanslı çünkü burada özgürce uçabiliyorlar, fakat nereye düşerlerse düşsünler yok oluyorlar.. "

  Güneşin arkadan vurmasıyla Ankara'nın üzerine kabus gibi çökseler de içlerinde "farklı bir dünya" barındırdığını söylemek istercesine parlaklık yayıyorlar ve Ankara'ya yaklaştıkça sıklaşıp çoğalan ve büyüyen bulutlar gökyüzünde beyaz renkli bir deniz gibi görünüyor. O an 'hayatta en çok istediğin şey nedir' diye sorsalar 'o denizde yüzmek' cevabını verirdim.

  "İnişe geçiyoruz, kemerlerinizi bağlayın" anonsuyla birlikte yavaştan veda vakti geliyor. Ama ben veda etmek istemiyorum.
  Uçak alçalıp bulutların içinden geçtiğinde hava dışında hiçbir şey olmadığını görmenin verdiği hayal kırıklığı ve hayal gücüme verdiği zarar kimsenin umurundaymış gibi görünmüyordu. Neyse ki orada düzensiz yerleşmenin verdiği görüntü çirkinliğine söverek kafamı meşgul ettim. Bunları düşünürken bir ev gördüm; iki dağın arasındaydı, hani derler ya 'adam öldürsen kimsenin ruhu duymaz' aynen öyleydi. Etrafında kilometrelerce hiçlik olan bu evde kimin oturduğunu , neden oturduğunu merak ettim. Cevabınıysa asla öğrenemeyeceğim..
  Uçak seyahatiyle aramda isimsiz bir bağ olduğunu anladım: Bu benim uçak yolculuğuyla ilk tecrübem değildi, nerdeyse her yıl 2-3 kez uçağa binerim. Fakat her seferinde muhteşem bir yolculuk oluyor ve hiç bitmesin istiyorum. Ön koltukta oturan çocukta benimle aynı duyguları paylaşıyor olacak ki bunu dile getirdi "İniyor muyuuuz? İnmeyelim daha yaaa. Gitmeyelim hava alanınaa !" şeklinde.


Ona tüm kalbimle destek verdim. Uçakla günlerce seyahat edebilirdim. Araba sürmek veya yolculuk yapmak benim için bir tutkuydu fakat uçak başkaydı; içinde adrenalini barındırması bir tarafa mükemmel ötesi bir manzara da sunuyordu. Ayrıca uçsuz bucaksız bir hayal dünyasına da sürüklüyordu. Benim ilham kaynağımdı bir yerde..
  Tarlaların boyu genişledikçe, uzadıkça, binaların boyutları normale döndü ve biraz erken alçalmıştık , bir kamyonun önünden bütün heybetimizle geçtik. Adamın korkusunu görebildim.
 Uçağın kanatları açıldı;


10,  9,  8...Çitlerin üzerinden geçtik;

6,  5,  4 ...Tekerlekler açıldı;

3,  2,  1...
Yerdeyiz.
Pilot yere mükemmel bir yumuşaklıkla indi, alkışlanasıydı.   Eskiden annemleyken bundan daha kötü inişlerde bile pilot alkışlanırdı, sanırım artık kimse pilotları tebrik etme gereği duymuyor..


Her neyse artık Ankara Hava Limanındayım, artık sevdamız bitti. Ben daha vedalaşmaya hazır değilim, nefret ettiğim aptal kız çocukları gibi ağlayıp "bir daha binelim bir daha!" diye bağırmak istiyorum. Neyse ki annemin beni dövmesine ya da babama söylemekle tehdit etmesine gerek kalmadan 1 saat sonra tekrar bineceğimi bildiğim için kendimi susturuyorum..