1 Temmuz 2011 Cuma

Özgürlüğün Resmi

  Uçakla seyahat ederken penceresini kapatanları anlamıyorum. Görüntü öyle muhteşem ki..
Bulutların üzerindeyken özgürlüğün resmini görebiliyorsunuz adeta. Hele parçalı bulutluysa onların o salak dağılışı "tek tek basaraktan" türküsünü söyleyerek birinden diğerine atlayıp zıplama isteği uyandırıyor bende :).
  Şaka bir yana aşağıdan asla ulaşılamayacak, içi duvarla örülü, geçit vermeyecekmiş gibi görünen o bulutların içinden geçebilmenin verdiği zevk paha biçilemez.. Bulutların gölgesini görebilmek..

 

  "Yağmur damlacıkları çok şanslı çünkü burada özgürce uçabiliyorlar, fakat nereye düşerlerse düşsünler yok oluyorlar.. "

  Güneşin arkadan vurmasıyla Ankara'nın üzerine kabus gibi çökseler de içlerinde "farklı bir dünya" barındırdığını söylemek istercesine parlaklık yayıyorlar ve Ankara'ya yaklaştıkça sıklaşıp çoğalan ve büyüyen bulutlar gökyüzünde beyaz renkli bir deniz gibi görünüyor. O an 'hayatta en çok istediğin şey nedir' diye sorsalar 'o denizde yüzmek' cevabını verirdim.

  "İnişe geçiyoruz, kemerlerinizi bağlayın" anonsuyla birlikte yavaştan veda vakti geliyor. Ama ben veda etmek istemiyorum.
  Uçak alçalıp bulutların içinden geçtiğinde hava dışında hiçbir şey olmadığını görmenin verdiği hayal kırıklığı ve hayal gücüme verdiği zarar kimsenin umurundaymış gibi görünmüyordu. Neyse ki orada düzensiz yerleşmenin verdiği görüntü çirkinliğine söverek kafamı meşgul ettim. Bunları düşünürken bir ev gördüm; iki dağın arasındaydı, hani derler ya 'adam öldürsen kimsenin ruhu duymaz' aynen öyleydi. Etrafında kilometrelerce hiçlik olan bu evde kimin oturduğunu , neden oturduğunu merak ettim. Cevabınıysa asla öğrenemeyeceğim..
  Uçak seyahatiyle aramda isimsiz bir bağ olduğunu anladım: Bu benim uçak yolculuğuyla ilk tecrübem değildi, nerdeyse her yıl 2-3 kez uçağa binerim. Fakat her seferinde muhteşem bir yolculuk oluyor ve hiç bitmesin istiyorum. Ön koltukta oturan çocukta benimle aynı duyguları paylaşıyor olacak ki bunu dile getirdi "İniyor muyuuuz? İnmeyelim daha yaaa. Gitmeyelim hava alanınaa !" şeklinde.


Ona tüm kalbimle destek verdim. Uçakla günlerce seyahat edebilirdim. Araba sürmek veya yolculuk yapmak benim için bir tutkuydu fakat uçak başkaydı; içinde adrenalini barındırması bir tarafa mükemmel ötesi bir manzara da sunuyordu. Ayrıca uçsuz bucaksız bir hayal dünyasına da sürüklüyordu. Benim ilham kaynağımdı bir yerde..
  Tarlaların boyu genişledikçe, uzadıkça, binaların boyutları normale döndü ve biraz erken alçalmıştık , bir kamyonun önünden bütün heybetimizle geçtik. Adamın korkusunu görebildim.
 Uçağın kanatları açıldı;


10,  9,  8...Çitlerin üzerinden geçtik;

6,  5,  4 ...Tekerlekler açıldı;

3,  2,  1...
Yerdeyiz.
Pilot yere mükemmel bir yumuşaklıkla indi, alkışlanasıydı.   Eskiden annemleyken bundan daha kötü inişlerde bile pilot alkışlanırdı, sanırım artık kimse pilotları tebrik etme gereği duymuyor..


Her neyse artık Ankara Hava Limanındayım, artık sevdamız bitti. Ben daha vedalaşmaya hazır değilim, nefret ettiğim aptal kız çocukları gibi ağlayıp "bir daha binelim bir daha!" diye bağırmak istiyorum. Neyse ki annemin beni dövmesine ya da babama söylemekle tehdit etmesine gerek kalmadan 1 saat sonra tekrar bineceğimi bildiğim için kendimi susturuyorum..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder